Dünya Kadın Hakları Günü her yıl 5 Aralık’ta tüm dünya genelinde kadınların daha insanca yaşama ve erkeklerle eşit haklara sahip olma isteğini dile getirdikleri bir mücadele ve dayanışma günü olarak kutlanıyor. Kadınların toplumsal alanda sahip olduğu haklara ve bunun önemine vurgu yapılıyor. Peki, Dünya Kadın Hakları Günü ne zaman ortaya çıktı? Kadın hakları kapsamında neler var? Türkiye’de kadın hakları alanında kaydedilen son gelişmeler nelerdir? Kadın hakları konusunda en çok nerelerde sınıfta kalıyoruz? Tüm sorularımızın yanıtını Avukat Elvan Kılıç’tan alıyoruz.
DÜNYA KADIN HAKLARI GÜNÜ NE ZAMAN ORTAYA ÇIKTI?
Fransa’da 7 Mayıs 1748’de dünyaya gelen Olympe de Gouges, 1789’da Fransız Ulusal Meclisi’nde okunan ve günümüzdeki İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin esin kaynaklarından biri olan İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’ne karşı, bu metinde geçen “insan” sözcüğünün yalnızca erkeği kastetmesi nedeniyle 1791 yılında Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’ni yayımlar. Bu insanlık tarihindeki ilk kadın hakları bildirgesidir. Türkiye’de ise Kadın Hakları Günü, Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde bütün dünya ülkelerinden önce 5 Aralık 1934 tarihinde Türk Kadınına “Seçme ve Seçilme Hakkı” tanındı. 5 Aralık 1934 günü dünyada kadınların yasal olarak milletvekili seçme ve seçilme hakkına sahip olduğu ülke sayısı 28, bu hakkın kullanıldığı ülke sayısı ise sadece 17 idi.
KADIN HAKLARININ TARİHÇESİNDEN KISACA BAHSEDEBİLİR MİSİNİZ?
Kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmak yolundaki mücadelenin başlangıcı 8 Mart 1857 yılında Amerika’nın New York kentinde tekstil sektöründe çalışan yüzlerce kadının düşük ücretlerini, uzun çalışma saatlerini ve insanlık dışı çalışma koşullarını protesto etmek için grevler yapması olarak kabul edilmektedir. Kadın hakları mücadelesinde 1975 yılı büyük özellik taşıyordu. Uluslararası Kadınlar Yılı olarak kutlandı. Bu yıl etkinlikleri içerisinde Birleşmiş Milletler 8 Mart gününü Dünya Kadın Günü olarak kutlamaya başladı. Türkiye’de ise Kadın Hakları Günü, Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde bütün dünya ülkelerinden önce 5 Aralık 1934 tarihinde Türk Kadınına “Seçme ve Seçilme Hakkı” tanındı. Şu an ülkemizde hem 5 Aralık’ta hem de 8 Martta kadınlar gününü kutlamaktayız.
DÜNYA KADIN HAKLARI GÜNÜ NE AMAÇLA KUTLANIYOR?
Dünya Kadın Hakları Günü kadınların seslerini duyurabilmeleri, cinsiyet eşitsizliğini vurgulamaları, toplumda bilinç ve farkındalık yaratmak, kadının hak ettiği değeri görmesini sağlamak amacıyla tüm dünyada kadınlar başta olmak üzere erkekler tarafından da kutlanan ve kutlanması gereken bir gündür.
KADIN HAKLARININ KAPSAMINDA NELER VAR PEKİ?
İlk olarak erkeklerle eşit haklara sahip olmasıdır. Türk Anayasa’sının 10. Maddesi kadın- erkek demeden tüm insanların eşit olduğundan bahsetmektedir. Bilindiği üzere uzun yıllar boyunca erkek kadından üstün görülmüş ve erkeğin sahip olduğu haklardan kadın yararlanamamıştır. Kadınların uzun yıllar mücadeleleri sonucunda kadın erkek eşitliği sağlanabilmiştir. Kadınlar boşanma hakkı, velayet hakkı ve malları üzerinde tasarruf yetkisine çok sonradan sahip oldular. Analık sigortası, yaşlılık sigortasının kadın ve erkekler için eşit esaslara göre düzenlenmesi, kadınların eşlerinin soyadıyla kendi soyadlarını da kullanmaları, iş ve meslek seçiminde eşlerinden izin almak zorunda olmamaları, iş sözleşmelerinde cinsiyet veya gebelik nedeniyle farklı işlem yapılamayacağının hükme bağlanması da önemli düzenlemeler arasında yer almıştır.
KADIN HAKLARINI KORUMAK BİRAZ DA ERKEKLERİN GÖREVİ ASLINDA. BU KONUDA ERKEKLERE BİR KADIN OLARAK NELER TAVSİYE EDERSİNİZ?
Toplumumuz ataerkil bir toplum olduğu için erkekler kadınların evde oturup ev işi yapması gerektiğini düşünmektedirler. Oysaki İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre erkekler ve kadınlar eşit durumdadırlar. Erkeklerin bu eşitliği fark etmeleri ve kadınların da erkekler gibi iş hayatları olabileceğini, anne oldukları kadar kariyer sahibi olabileceklerini bilmeleri gerekmektedir. Son yıllarda kadınların iş hayatında güçlü olduğu görülmektedir. Erkeklerin güçlü kadınları desteklemeleri, onların başarıları için mutlu olmaları gerekmektedir. Kendi kıskançlıklarını ön planda tutarak kadın cinayetleri, şiddet gibi birçok soruna yol açan erkekler bu duygularını dizginlediklerinde kadınların önü açılacaktır. Aynı zamanda kadın haklarına ilişkin gösteriler ve yürüyüşler düzenlendiğinde, kadınların yanında olarak toplumda kadınları kendileriyle eşit gördüklerini göstermeleri gerekmektedir. İşte o zaman eşitlikten bahsedebiliriz.
TÜRKİYE’DE KADIN HAKLARI ALANINDA KAYDEDİLEN SON GELİŞMELER NELERDİR?
2002 yılında Türk Medeni Kanunu’nda kadınların lehine olabilecek şekilde değişiklikler yapılmıştır. Bu kanun; değişikliklerini tamamlayıcı niteliği ile kadının hem aile içinde hem toplumsal yaşamdaki konumunu güçlendirmiştir. Aynı kanun ile evlilik yaşı hem kadın hem erkek için 18’e yükseltilmiş (önceki uygulamada erkeler için 17, kadınlar için 15 idi), evlilik sırasında edinilen malların eşit paylaşımı ve evlilik dışı doğan çocukların evlilik içi doğan çocuklarla aynı miras haklarından yararlanmaları karara bağlanmıştır. Ayrıca kadına karşı şiddetin önlenmesi konusunda da çeşitli düzenlemeler getirilmiştir.
Evli kadının çalışması hususuna da yeni Medeni Kanun’un 192. maddesinde açıklık getirilerek, “Eşlerden hiçbiri iş veya meslek seçimi konusunda diğerinin iznini almak zorunda değildir” ibaresine yer verilmiştir. Kaldı ki bu önemli bir gelişmedir böylece kadınların eşlerinden izin almadan kendi özgür iradeleriyle çalışmasının önü açılmış oldu.
TBMM’de 7 Mayıs 2004 tarihinde kabul edilerek 22 Mayıs 2004 tarihinde yürürlüğe giren Anayasa değişiklikleri çerçevesinde de Anayasa’nın “Kanun önünde eşitlik” konulu 10. maddesinde yapılan düzenlemeyle, “Kadın ve erkek eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçirilmesini sağlamakla yükümlüdür” hükmü getirilerek kadın-erkek eşitliği güçlendirilmiş ve bu yönde kurumsal düzenlemelerin yaşama geçirilmesi karara bağlanmıştır. Ayrıca, devlet personel alımlarında kadın-erkek eşitliği ilkesinin gözetilmesini teminen 22 Ocak 2004 tarihinde bir Başbakanlık genelgesi yayımlanarak, kamu kurum ve kuruluşları, Anayasa’nın ve ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin ilgili hükümleri çerçevesinde personel alımlarının, görevin gerektirdiği niteliklere uygun olarak ve ayrım gözetilmeden gerçekleştirilmesi hususunda talimat almışlardır.
17 Mayıs 2004 tarihinde Anayasa’nın 90. maddesinde yapılan değişiklikle, “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır” hükmü getirilmiştir. Bu çerçevede CEDAW Sözleşmesi de, normlar hiyerarşisi bakımından kendisine aykırı düşebilecek ulusal düzenlemeler karşısında üstün konuma getirilmiştir. Şuan bile bu sözleşme hala geçerliliğini ve önemini korumaktadır.
14 Temmuz 2004 tarihinde kabul edilen ve Devlet Memurları Kanunu’na değişiklik getiren 5223 sayılı Kanun ile Resmi Gazete’de 26 Ağustos 2004 tarihinde yayınlanan Tebliğ çerçevesinde ise devlet memurlarına doğum sebebiyle verilen iznin süresi 9 haftadan 16 haftaya çıkarılmıştır.
Öte yandan, sivil toplum örgütlerinin beklentileri doğrultusunda kadının toplumsal ve sosyal statüsünü daha da güçlendiren düzenlemelere yer veren yeni Türk Ceza Kanunu TBMM Genel Kurulu tarafından 26 Eylül 2004 tarihinde TBMM’nde kabul edilerek, 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Ayrıca, 18 Mayıs 2005 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin aldığı 849 sayılı kararla, töre ve namus cinayetleri ile kadın ve çocuklara yönelik şiddetin sebeplerinin araştırılması ve önlenmesi amacıyla bir “Meclis Araştırma Komisyonu” kurulması kararlaştırılmıştır. Komisyon, Temmuz 2006’da, alınacak önlemleri ve bunlardan sorumlu olması öngörülen birimlerin ve kurumların isimlerini içeren kapsamlı listeyi havi bir rapor yayınlamıştır. Söz konusu liste bir Başbakanlık Genelgesi olarak 4 Temmuz 2006 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanmıştır. Anılan genelgeyle, ilgili birimler ve kurumlar, çocuklara yönelik şiddet konusunda Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na, kadınlara yönelik şiddet konusunda ise Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’ne üç ayda bir rapor sunmakla sorumlu kılınmışlardır.
Kadın hakları ve kadının sorunlarına ilişkin olarak ulusal mevzuatta yapılan değişikliklerin yanı sıra uluslararası alanda da ülkemizce önemli adımlar atılmaktadır. Türkiye, altı temel BM insan hakları sözleşmesine taraftır. Bu sözleşmelerden kadın haklarına ilişkin düzenlemeler içeren Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Hakkında Sözleşme ’ye (CEDAW) 1985 yılında taraf olan Türkiye, anılan sözleşmenin Ek Protokolünü de 8 Eylül 2000’de imzalamış, Ek Protokol Kasım 2001’de TBMM Genel Kurulu’nda onaylanmış, 18 Eylül 2002 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.
Öte yandan, 2006 yılının ikinci yarısında AB Dönem Başkanlığını yürüten Finlandiya’nın öncülüğünde, cinsiyet eşitliğini konu alan bir konferans da EUROMED kapsamında 14-15 Kasım 2006 tarihlerinde İstanbul’da düzenlenmiştir. İKÖ çerçevesinde kadın konularındaki ilk Bakanlar Konferansı 21-22 Kasım 2006 tarihlerinde İstanbul’da yapılmıştır.
TÜRKİYE’DE KADIN HAKLARI KONUSUNDA EN ÇOK NERELERDE SINIFTA KALIYORUZ?
Yargıda. Çünkü özellikle son zamanlarda işlenen kadın cinayetlerinin bir türlü çözülememesi veya faillerinin yeterince ceza almaması kadın haklarına ilişkin STK’ların gözünde yargının daha az değer görmesine, birçok kadının hak arayışında zayıf kalmasına sebep olmaktadır.
Kadınlar, yargının kendilerinin yanında olmadığını düşünerek haklarını arayamıyorlar, korkuyorlar. Birçok hak bakımından kadın özgürlüğünü yaşayamamaktadır. Hukuki hakları ve bu konuda nereye başvuracakları konusunda yeterli bilgi sahibi olmayan kadınlara yönelik “yasal haklar eğitimleri” verilmeli bu alanda da zayıfız. Şiddet gördüğü zaman kadının nereye gideceğine ilişkin bilgisi olması gerekmektedir. Zaten kadını koruyan kurumlar çok az, özellikle küçük yerlerde.
Devlet Bakanlığı ve birimlerine Yasa Tasarıları ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya dair önlemler, çalışmalar konusunda görüş bildirmek sureti ile; Kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak, kadın ve erkek arasındaki somut eşitliği teşvik etmek, yasalarda kadın – erkek eşitliğinin sağlanmasına ve eşit hakların uygulamaya yansımasına destek oluşturmak, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet mağdurlarını korumak ve bu kişilere destek vermek için kapsamlı tedbirler tasarlamak, yasal, toplumsal çalışmalar yapma konusunda zayıflık var. Bu çalışmalar sıkı bir denetimle sağlamlaştırılarak yapılmalıdır.
KADIN HAKLARI EN ÇOK HANGİ ALANDA ÇİĞNENİYOR?
Eğitim alanında çiğneniyor. Yıl 2019 ve hala Doğu’da okula gidip eğitim almayan kız çocukları var. Erkekler eğitimde daha ön planda tutulduğu için, kadınların okuması gerek görülmediği için kadınları eğitim hakkı daha çok zedelenmektedir. Doğu’daki kızların okula gidebilmesi için kampanyalar yapılırken, önce babaları ikna edilmeye çalışılıyor ancak kızlar okula gitmeden evlendiriliyorlar. Toplumun kalkınması sadece erkek çocuklarının eğitilmesiyle değil kız çocuklarının da eğitilmesiyle mümkün. Anayasa’mızın 42. Maddesi herkesin eğitim hakkına sahip olabileceğini belirtmiştir ve Devlet bu konuda gerekli tedbirleri almak zorundadır.
KADIN HAKLARININ ÜLKE EKONOMİSİ ÜZERİNE ETKİSİ NEDİR?
Kadınlar geçmişten günümüze her zaman çalışma hayatının içinde farklı şekillerde yer almışlardır. Türk hukukunda çalışma hakkı ve hürriyeti anayasa ile güvence altına alınmıştır ve kadınların çalışma şartları özel olarak korunmaktadır. Cumhuriyet sonrası hızlanan sanayileşme ve kentsel yaşamın başlaması ve cumhuriyetin getirmiş olduğu hukuk sisteminin kadına tanıdığı kadın-erkek eşitliği, istediği alanda eğitim görme ve meslek edinme hakları ile birlikte kadınlar için de farklı kollarda çalışma alanları ortaya çıkmıştır. Böylece kadınlar kendi ihtiyaçlarını karşılayabilir, aile ekonomisine katkı sağlayabilir konuma gelmiştir. Bu durumun uzun vadede düşünüldüğünde ülke ekonomisi ve ülkenin kalkınması için de olumlu yanları olduğu inkâr edilemez bir gerçektir.
KADINLARIN SAHİP OLMASI GEREKEN HAKLARI SAVUNAN ULUSAL VEYA ULUSLARARASI KURULUŞLAR NELERDİR?
Ülkemizde ve dünyada kadın haklarını savunan birçok sivil toplum kuruluşu vardır. Özellikle ülkemizde kadın hakları alanında önde gelen STK’ları şu şekilde sıralayabiliriz:
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı: Şiddetle yüz yüze olan kadınlarla dayanışmayı sürdürmek, aile içindeki şiddete karşı mücadeleyi yaygınlaştırmak amacıyla kurulmuştur.
Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA.DER): kadınların ve erkeklerin her alanda eşit olarak temsil edilmelerini savunan bir kadın örgütüdür. Toplumu ve bireyleri ilgilendiren kararların alındığı, seçim ve atama ile oluşan tüm karar organlarında kadın erkek eşitliğini demokrasinin bir gereği olarak kabul eder.
Kadının İnsan Hakları-Yeni Çözümler Derneği: Türkiye’de ve uluslararası düzeyde kadının insan haklarını, eşitliği ve ayrımcılığın ortadan kaldırılmasını savunan bağımsız bir kadın sivil toplum örgütüdür. KİH-YÇ, hem ulusal hem de uluslararası düzeylerde, kadınların demokratik, eşitlikçi ve barışçı bir toplum düzeninin kurulması ve korunması sürecine özgür bireyler ve eşit yurttaşlar olarak etkin ve yaygın katılımını desteklemektedir.
Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı (KEDV): Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı (KEDV), 1986 yılında kadınların ekonomik durumlarını ve yaşam kalitelerini iyileştirmek amacıyla kurulmuştur. Kadınların bireysel ve toplumsal yaşamlarını iyileştirme çabalarını desteklemek, temel ihtiyaçları etrafında organize olarak kapasitelerini geliştirebilecekleri platformlar yaratmak ve çocukların erken çocuk eğitimi olanaklarından yararlanabilmelerini sağlamak üzere faaliyetlerini yürütür.
Kadınlarla Dayanışma Vakfı (KADAV): Kadına yönelik şiddetle ortak mücadeleye katılmakta, şiddetten kurtulmak üzere başvuran kadınlara destek sağlamakta ve kadın emeği ve istihdamı alanında farklı düzlemlerde faaliyetler yürütmektedir. Son birkaç yıldan bu yana ise bu başlıklara ek olarak çoklu ayrımcılığa maruz kalan göçmen kadınlar ve mahpus kadın ve LGBTİ bireylerle dayanışma örgütlemeye çalışmaktadır.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu: Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, kadın cinayetlerini durdurmak ve kadınların şiddetten korunmasını sağlamak için çalışan bir platformdur. Başta yaşam hakkı olmak üzere her tür kadın hakkı ihlaline karşı mücadele etmektedir.
KADIN HAKLARININ İHLALİ SADECE KADINLARI MI ETKİLİYOR?
Kadın haklarının ihlal edilmesi insan haklarının ihlal edilmesi anlamına gelmektedir. Çünkü kadın aynı zamanda insan demektir. İnsan hakları ve özgürlükleri, Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi ile ve aynı zamanda anayasa ile güvence altına alınmıştır. Kadın ve erkek eşitliği güvence altına alınmışken ülkemizde ve dünyada en çok kadınların hakları ihlal edilmektedir. Bu hak ihlalleri başta kadın olmak üzere, kendisini ve çevresini etkilemektedir. Günümüzde artan kadına karşı fiziksel ve psikolojik şiddet olayları kadının kendisi dışında evlilik birliği içinde ise çocuklarını tüm ailesini etkilemektedir. Ve hatta bu ihlaller genel kamu düzeni ve toplumu da olumsuz anlamda etkilemektedir.
TOPLUM DÜZENİ BUNDAN NASIL ETKİLENİYOR?
Kadın haklarının ihlal edilmesi belli bir süre sonra toplumda normal bir durum gibi görülmeye başlanmakta ve bu durum toplumun yozlaşmasına neden olmaktadır. Örneğin; kadına yönelik şiddetin ortaya çıkmasında temel neden toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadın ve erkek arasında ataerkil toplum yapısıdır. Temel bir insan hakkı ihlali olan şiddet eylemlerinin meşru olarak kabul edilmesi, bu eylemlerin artmasına neden olmakta, çözüm bulunmasının önündeki en büyük engeli oluşturmaktadır. Sadece toplumda değil, ailede de şiddet olayları sessiz karşılanmaktadır.
Röportaj: Sedef Batı